Etrafımda yer alan insanların süper güçleri olduğunu düşünürüm genelde. İşlerini en iyi şekilde yapan, insana saygısı olan özel insanlarla bir arada olmak, sosyalleşmek her zaman benim için kaliteli zamana değer katan bir süreçtir. Bugün sizi 2010 yılından beri hayatımda olan Damlasu ile tanıştırmak istiyorum. Kendisi özel bir rehabilitasyon merkezinde öğretmen olarak çalışıyor. Onu ilk tanıdığımda gücüne, eğitim aşkına ve öğrencilerine olan sevgisine hayran olmuştum ve bu hayranlık büyüyerek bu güne kadar geldi. Damlasu Öğretmen özel ihtiyaçları olan çocukları hayata hazırlıyor ve destek oluyor. Bu eğitim sürecini inanılmaz güçlü bir motivasyonla sürdürüyor. Kendisine bu yoğun çalışma temposunda zaman ayırıp soruları yanıtladığı için teşekkür ederim.
1. Damla ben seni çok iyi tanıyorum ama biraz bize kendinden bahseder misin? Damla Öğretmen kimdir?
Ben Damlasu Barış. 1988 yılında Tokat'ın Almus ilçesinde doğdum. 1990 yılında ailem İstanbul'a yerleşmiş. O zamandan bu zamana kadar İstanbul'da yaşıyorum. 2000 yılında babam gözlerini hayata kapadı. Ben 12 yaşındayken babam hayatımızdan gitmişti. Zorlu zamanlar bizi bekliyordu. Annemin bize çok iyi bakmasına rağmen baba boşluğu hiç dolmadı. Babamın eksikliğini hep çok yoğun hissettim. Bizde hep geçmeyen bir özlem vardı. Evet annem bize koşulsuz bir sevgi verdi ve kendini bize adadı ama o boşluk hiç iyileşmeyen bir yara oldu. Gün geldi kabuk bağladı gün geldi bir öncesinden daha çok kanadı. Kardeşlerim, annem ve ben hiç pes etmedik. Zorluklara rağmen hep mücadele ettik. Şimdi geçirdiğimiz sürece bakarak çok rahat diyorum ki her şeye rağmen başardık! Biz rağmenciler olarak kazandık bu hayatı. Fakülte hayatımı Açık Öğretim Fakültesi'nde tamamladım. Şuan iki adet diploma sahibi bir insanım. Sosyal Hizmetler, Çocuk Gelişimi üzerine bitirdiğim bölümler dışında şuan eğitimimi aldığım farklı bir bölüm daha bulunuyor. Zamanında insanların bizi hakir görmesi bizi daima zirveye taşıdı. Ben Damlasu Barış. İçimde 12 yaşında kalmış bir çocuk var. Hiç büyümüyor ve acılara rağmen gülümseyip içinden geldiği gibi hayatını yaşıyor.
2. Özel eğitim öğretmeni olmaya nasıl karar verdin?
Ben çocuk gelişimi bölümünü anaokulu öğretmeni olmak istediğim için tercih etmiştim. Çünkü çocukları çok seviyorum. Fakat zamanın bana ne sunacağı konusunda bir fikrim yoktu. İş arama koşuşturmaları başlamıştı. Arkadaşım “özel eğitim kurumuna başvuralım” dedi. Çok mantıklı bir öneriydi ve başvuruda bulunduk. Bir süre sonra başvurumuza olumlu dönüş yapıldı. Ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. İşe başladığım ilk dönemlerde kendimi onlara karşı çok çaresiz hissediyordum. Her biri farklı engel türünde olan öğrencilere seans şeklinde dersler yapıyordum. Kimse bu konuda destek olmak istemiyordu ve araştırma yapmaya başladım. Araştırma yaptıkça yolumun uzun ve zorlu olduğunu daha iyi anlıyordum. #Engel türlerine yönelik farklı kaynaklar, kitaplar ve internet araştırmalarıyla bilgi sahibi olmaya başladım. Engelli bireylerin eğitim süreçleri hakkında düzenlenen seminerlere katıldım. Bu süreç içerisinde çocuklarla aramda özel bir bağ oluştu. Hiç karşılık beklemeden karşılıksız sevgiyi öğrendim onlardan. Ben sevgiye aç, susuz bir kişiyken bana rabbim en çok ihtiyaç duyduğum sınırsız sevgiyi nasip etti. Yıllar sonra anladım ki hayatımızda, kendimizde neyi eksik hissediyorsak o eksiklik en güzel şekilde tamamlanıyor. Ben sevgiye açtım, ilahi güç bana ikram etti. Ne mutlu bana ki saf, temiz yüreklerde yer aldım, alıyorum. Eğitim verdiğim çocukların sevgisi yaptığım işe bağlanmamda en büyük motivasyonum oldu.
3. Özel Eğitim öğretmeni olmak gerçekten çok büyük bir motivasyon gerektiriyor. Öğrencilerinin sana bakarken sana olan sevgileri gözlerinden belli oluyor. Sen kendi motivasyonunu nasıl sağlıyorsun?
Çok güzel bir soru.
Ben öğrencilerim diye hitapta çok nadir bulunurum. Çünkü onlar benim çocuklarım. Benim o kadar çok çocuğum var ki! Her biri ile ilk karşılaştığımda onların ruh haline göre hareket ediyorum. Onların asıl ihtiyacı neyse onu tespit edip ona yönelik çalışmalar yapıyorum. Bu çalışmalar sonucunda çocuklarım mutlu oldukça ben de mutlu oluyorum. Herkes gibi onlar da anlaşılmak istiyorlar. “Ben de buradayım” diyorlar. Her yapmayı planladığım etkinlik ve deney öncesi mutlaka onların fikirlerini alıyorum. Çocuklarımın etkinlik ve deneylere verdikleri onaylar her şeyde olduğu gibi bunda da çok önemli. Çünkü biliyorum ki onlar kendilerini ne kadar değerli hissederlerse yapamayacakları hiçbir şey yok. Engeli olmayan insanlar da böyle değil midir? Benim en önemli olan çocuklarımın duygularıdır. Çocuklarım onlara verdiğim değeri ve özeni hissettiklerinde etkinliklere ve deneylere daha konsantre şekilde katılım sağlıyorlar. Bu da dolaylı olarak onların öğrenme sürecinin daha verimli hale gelmesinde önemli bir etken oluyor.
Fakat şu hususa dikkat çekmek isterim. Benim çocuklarım verdiğim etkinliği yapmasalar dahi ben sürekli olarak onlara olumlu yaklaşıyorum. Yapabildikleri kadarını olumlu onaylıyorum. “Çok güzel olmuş, bir sonra ki daha da güzel olacak” diyorum. Çocuklarımın öz güvenlerini kırmıyorum. “Yapamazsın ya da olmamış” demiyorum. Bu çok önemli bir detay çünkü bu şekilde yaklaşılırsa her çocuk kendi yeteneğini daha fazla sergiler ve harikalar yaratır. Tabi görmesini bilene.
4. Bize son olarak ne söylemek istersin?
Kalp ait olduğu yere yönelir. Koşulsuz, sınırlandırılmamış bir sevgi barındırıyorum içimde. Çocukları ayırt edemem çünkü hepsinin ayrı bir sevgisini hissediyorum benliğimde. Bu da ayrı bir coşku veriyor bana. İlgimi, sevgimi dar bir alana hapsetmiyorum. Benim için çocuklarıma karşı beslediğim sevgide farklılık yok ama onlara sevgimi gösterirken özel olduklarını hissettiriyorum.
#Özel #bireyler her zaman normal olarak nitelendirilen insanlara göre duygusal anlamda daha farklılar. Bu farklılığı şöyle açıklayabilirim; Normal olarak nitelendirilen insanları nesnel varlıklar daha mutlu edebilirken, özel bireyleri sadece sevmek, sarılmak, kabul görmek ve anlamak daha mutlu edebiliyor. Özel çocuklarımın hissiyatları o kadar güçlü ki kimin onları sevip, sevmediğini çok iyi algılayabiliyorlar.
Özel eğitim hayatımın %80’ni sevgiden oluşuyor. Sevgiyi gören her canlı yeşerir, güzelleşir. Eğitim sürecinde sevgiyi hisseden bireyler eğitim sürecine daha hızlı adapte olur ve gelişir. Ben görünmeyen çocukların yüreğine dokunmaya çalıştıkça onlar kendilerini bağ, bahçe yaptılar. Evet, benim çocuklarım özel ve güzeller. Onların beni gördüklerinde bana doğru koşmaları, gülümsemeleri, sarılmaları bu dünyada ki her şeye bedel. Hiçbir maddi güç bu sevgiyi satın almaya yetmez. Şahsen ben satın alamam. Tekrar diyorum sevgi çok değerli. Sevgi olmaz ise insan ölür, ölmese bile bitkisel hayata yaşar. Nefes aldığınız sürece sevmek zor değil. Tek önemli ayrıntısı koşulsuz olması.
Özel çocuklarla birlikteyseniz sabrınızın gücüne inanamazsınız. “Yüzüme bak” cümlesini söylemekten yılmazsınız. Renkleri öğretirken hayatın ne kadar renkli olduğunu öğrenirsiniz. İlk duyduğunuz ses karşısında çığlık çığlığa mutluluğu yaşarsınız. Aslında meşhur bir deyim vardır ya “ İğne ucuyla kuyu kazmak” işte onun ne demek olduğunu anlarsınız.